Dr. Gürbüz Çapan
Sayfa Sonuna GitGeri Git
A- A A+

KAFKAS KÜLTÜRLERİ FESTİVALİ - KARS

07.10.2005, Cumhuriyet

Kars eskiden beri Kafkasya'nın kültürler beşiği ve başkentidir. Tiflis, Gürcü; Erivan, Ermeni; Bakû, Azeridir. Ama Kars herkesin sığınağıdır. Paris gibidir. Yurtsuzların yurdudur. Türk şehri olagelmiştir. Ancak yüreği geniş, anaç bir kent olmuştur. Dönem dönem işgaller yaşasa da özbenliğini bozmadan, herkese bağrını açabilmiştir.

O kadar özgündür ki, 1919-20 emperyalizmin işgalinde bile Kars ayrı tutulmuş, daha sonra da İngiliz jandarmalığına bırakılmıştır. Sonrası, M. Kemal Samsun'a çıkmadan Kars'ta bağımsızlık ateşi yakılmış ve hatta bağımsız cumhuriyet kurulmuştur. İngilizler tarafından tutuklanan yöneticiler ve arta kalanlar, o gün M. Kemal ve Kuvvacıların en iyi arkadaşları, bugün de izinde yürüyen nesillerle Kars hep özgün olabilmiştir

80'den sonra metal plaket ve festival hastalığına tutulan belediyecilik, sünnet, yağlı güreş, 5. sınıf pavyondan toplama şarkıcılarla festival festival oldu. Elbisenin içine sığmayan belediye başkanları ve o ilin, ilçenin 'yüksek vasıf' lı devlet görevlileri, birbirlerine sarı teneke plak üzerine basit övgüler dizen 'plaket' törenleri düzenler oldu.

Tam da bu kargaşanın ortasında, Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu , 3 gün süreli, tiyatro, sinema, halk dansları, edebiyat ve sanat söyleşileri, 3 güne 3 büyük konser organize ederek Azeri, Gürcü, Ermeni ve Türk kültürlerini bir barış adası yaparak; doğudan barış meşalesi yakmıştır. Kendisini de, bu çabaya katılan isimsiz arkadaşlarını da kutluyorum.

Karslı sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, gurbetteki işadamları bu festivale katıldılar.

Bunlardan en çok etkilendiğim, liseden Türkçe öğretmenim olan Neşe Doster (Aküzüm) ve yeni bitirdiği ''Kars - Memleketim Benim'' kitap çalışması oldu. Neşe Doster, Karslıların gurbet yolculuğuna çıktıktan sonra Kars'ı sevdiğini, oysa Kars'ta bu aşkı açık edecek fırsat-pozisyon olmadığından bahsederek, kitap değil de bir hasretlik türküsü yakmış. Sevgili öğretmenim çok çeşitli resimler çekmiş. Kars, sanki küçük Anadolu. Her resim var. Başta ZÜBÜK olmak kaydıyla, ortaoyuncular, meddahlar, aydınlanma savaşçıları, ulusal çapta sanayicisi, tüccarı, yazgısını bekleyen Karslıdan tut, yazgı yazanına kadar türlü türlü resimler... Bu Kars'ta böyle de Kastamonu'da farklı mı?

''Niye böyle?'' diyen şaşkın hocam, izninle anlatayım:

Burada iki ihtimal var:

1- Koparılma:

İstemeden, doymadan, yarım kalmışlıklar var. Aklı orada vücudu burada. İnsanlar bazen aklından uzak yerde olurlar. Biz Anadolu insanı, iş-aş, eğitim vb. kaygılarla terk ettik baba ocağını. Bir örnekle: Kanuni döneminde haremağası Venedik asıllı bir Marakeşliymiş. Marakeşli, Venedik Senatörü'nün kızını sever. Senatör de Marakeşliye haddini bildirmek için onu hadım ettirir ve korsanlara satar. Seninki gide gide Tapkapı Sarayı'na satılır. Sonra da haremağası olur Hürrem 'in. Her akşam içer ve ağlarmış 150 kiloluk haremağası. Bir gün başka bir hadım, ''Ağa derdin ne, niye ağlarsın?'' der. Ağa cevaben: ''Sen anlamazsın, sen yaşın küçükken söküldün, ben erkekliği fark etmiştim'' der ve ağlamaya devam eder. Şimdi kimimiz böyle Kars'ı fark etmişken doymadan ayrıldık. Baba ocağı hep tüter burnumuzda. Biraz gerçek biraz süs ama hep güzel bir hayaldir ''baba ocağı'' .

2- Geç anlama:

İnsanlar gençken, çocukken babası anası çok yaşlı gözükür gözüne. Ev, eşya, kasaba, şehir çok köhne gözükür. Bir an evvel kaçmak-kurtulmak ister. Zamanla bunu başarır da. Olgunlaştıktan sonra, edindiği bilgiler onu eskiye, kendine, kendini aramaya götürür. Doğup büyüdüğü çevreye gider, gördüğü her taş, gökteki kuş bile ona bir şeyler hatırlatır. Bu buluşma onun bilincinde kimi zaman yıkımlara, kimi zaman da yarım kalmış düşlerinin tamamlanmasına sebep olur. Bazen ağlar bazen güler. Geçmişte kalan iyilikler Semerkand meyvesi gibi lezzetli, günahlar ise söğüt gölgesi gibi uzun olur. Herkese geçmişiyle barışık hayat nasip olmazmış.

N. Doster, bu çalışmasında gurbet kuşlarını, onların özlemini, kendilerini didiklemeyi öğretmiş. Teşekkürler öğretmenim.

''Her kuş kanadında kendi coğrafyasının renklerini taşır'' der; Atinalı antik filozoflar.

Ben kuşlarımı da kanatlarındaki renkleri de seviyorum.


PDF OLARAK İNDİR

Bu İçeriği Beğendiyseniz Beğen Butonuna Tıklayınız!
Bu Haberin Aramalarda İlk Sayfalarda Çıkmasını İstiyorsanız + 1 Butonuna Tıklayınız!

Sayfa Başına GitGeri Git
0 (0)








Lütfen tüm alanları doldurun. Girdiğiniz bilgiler kesinlikle yayınlanmayacak, başka bir amaçla kullanılmayacaktır.

İÇERİK ARA

Aranacak Kelime